Her siyasi lider, kendi vizyonunu topluma benimsetmek, insanları etkilemek ve onların zihniyetini dönüştürmek ister. Aslında siyasi liderliğin varoluş nedeni de budur. Nathan Gardels’in ifadesiyle, “Siyaset dünyasının liderlerine, yaşadığımız dünyayı biçimlendirme görevi verilmiştir.”
Ancak insanların düşünce dünyasını değiştirmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Değişime direnen yalnızca muhafazakârlar değildir; en açık fikirli insanlar bile alıştıkları düşünce kalıplarını terk etmekte zorlanabilir.
Toplumların zihniyeti; yerleşik düşünceler, gelenekler, değer yargıları, kültürel kodlar ve toplumsal psikoloji gibi birçok unsurun etkileşimiyle oluşur. Zamanla bu yapı kemikleşir ve değişmez sanılır. Oysa hayat, sürekli yeni beklentiler ve yeni sorunlar üretir. Bildiklerimiz artık yeterli gelmemeye başladığında, eski bakış açılarıyla yeni sorunları çözemediğimizde zihniyetimizi değiştirmek kaçınılmaz hale gelir.
Zihniyetini değiştiremeyen birey gibi, zihniyetini değiştiremeyen toplumlar da hayata yenilir.
Howard Gardner’a göre, zihniyet değişimine talip olan bir siyasi liderin atması gereken zorunlu adımlar vardır. Lider, öncelikle değişimin neden gerekli olduğunu açık ve ikna edici bir mantıkla anlatmalıdır. Yeni zihniyetin toplumu nasıl ileri taşıyacağını ortaya koymalıdır. Ancak yalnızca anlamak, ikna olmak demek değildir. Çoğumuz sunulan mantığı kavrasak bile, eski inançlarımıza tutunmayı tercih ederiz.
Bu nedenle liderler, yalnızca akla değil; duygulara ve ruhlara da hitap eden bir dil kullanmak zorundadır. Topluma ilham verebildikleri ölçüde destek bulurlar. Çünkü insanlar, kendilerine dokunan liderlerle bağ kurar.
Ayrıca herkes aynı anlatım biçimiyle ikna olmaz. İnsanların algılama, irdeleme ve özümseme biçimleri farklıdır. Bu yüzden liderler, vizyonlarını aktarırken farklı anlatım yollarını denemelidir. Kimi zaman da insanların inançlarını değiştiren, başlarına gelen büyük olaylardır. Ortak sevinçler, depremler, ekonomik krizler gibi toplumsal kırılmalar, zihniyet dönüşümünü hızlandırabilir. Gerçek hayatın beklenmedik anları, düşünce dünyamızı yeniden şekillendirir.
Siyasi liderler, bu tür toplumsal gerçeklikleri kendi vizyonlarını anlatmak için bir kaldıraç olarak kullanabilmelidir. Hitap ettikleri kitleyle aynı dalga boyunda olmak zorundadırlar. Yurttaşlar, kendileriyle aynı frekansta olan liderlerle bağ kurar. Duygusal bağ kurulmadan tek bir insanı bile ikna etmek mümkün değildir.
Siyasi liderleri kahraman yapan, tam da bu zihniyet değiştirme becerileridir. Savundukları dönüşümün bizzat temsilcisi olduklarında, Gandhi’nin dediği gibi “değişimin kendisi olduklarında” başarıya ulaşırlar.
Einstein’ın şu sözü boşuna değildir:
“Zihniyetleri değiştirmek, atomu parçalamaktan daha zordur.”
Ancak bir toplumun ilerleyebilmesi için, zihniyetini değiştirmekten başka da bir çaresi yoktur.
Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın…