On yedinci Dönem Tunceli Milletvekili, Kapanan Barış Partisi’nin kurucu başkanı Ali
Haydar Veziroğlu’nun Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişimiyle ilgili verdiği demeç

Bir yurttaş olarak günlerdir ülkede olup bitenleri hayretle ve üzüntü duyarak izliyorum.
Bilindiği gibi, anayasa değişikliği Referandumunda Yüksek Seçim Kurulu’nun yüksek hakimleri
yaklaşık iki milyon beş yüz bin mühürsüz oyu açıkça yasalara aykırı olarak geçerli kabul etti.
Yapılan bu hukuksuzluk karşısında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun da konumundan beklenen tepkiyi
gösterememesi nedeniyle parlementer rejim feda edilerek ülke yönetimi tek adama hediye edildi.
Bütün bunların sonucu olarak tek adamın, sözde ileri demokrasi ile yönettiği ülkemizde, halkımızın
çoğunluğunun gelecek kaygısını arttıran olağanüstü üzücü olaylar yaşanmaktadır.
Şer odakları tarafından organize edildiğine kuşku duyulmayan bir grup saldırgan, kederli şehit
ailesinin acısını hiçe sayarak, şehidin cenazesini hain amaçlarına alet etmiş; Çubuk’a taziye ziyaretine
gelmiş olan CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu yabancısı olmadığımız “YAKIN YAKIN”
naraları eşliğinde linç etmek istemişlerdir.
Art niyetli bazı siyasetçiler, uzun yıllar toplumun hassas olduğu fay hatlarını kullanarak,
vatandaşlarımızın din, ırk ve mezhep konusundaki duyarlıklarını siyasi amaçlarına alet etmiş bu nedenle
de toplumun bir kesimine yüksek bedeller ödetmişlerdir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bu siyasetçilerden biri
değildir.
Yaşanan bu müessif olay sonrasında bazı siyasetçilerin ortaya koyduğu sorumsuz tutum ve
davranışlar toplum vicdanını yaralamıştır.
1) Ak Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
amaçlı olarak tercih ettiği ötekileştirici dili ve bu üzücü linç olayı karşısında bilinçli olarak sergilediği
duyarsız ve meşrulaştırıcı tutum utanç vericidir. Oysa sorumluluğu gereği kendisinden beklenen; Ana
muhalefet lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerini iletip, bu müessif olayın failleri hakkında
gereken hukuki işlemlerin ivedilikle yerine getirilmesi hususunda hassasiyet göstermesiydi.
Saldırganların Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘na yaptıkları saldırı özünde milli iradeye, toplumun birliğine
yapılmışken, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Genel Başkanı olduğu iktidar partisinin bazı yetkililerinin bu
saldırganları savunarak korumaları utanç vericidir.
2) Geçmişi tarihin derinliklerine dayanan bir anlayışı temsil ettiğini iddia eden Milliyetçi Hareket
Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin yüklendiğini iddia ettiği misyonu gereği birleştirici olması
beklenirken, kullandığı ayrıştırıcı zehirli dilinin yaşanan bu üzücü olayda payı olduğu inkar edilemez.
Oysa kendilerinden beklenen toplumun birliğini sağlamak amacıyla Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘nu bizzat
ziyaret ederek, suçluların tespit edilip, hak ettikleri cezaları alması hususundaki kesin ve kararlı tutumunu
sergilemesiydi.
3) Bizler bu beklenti içerisindeyken, Ülkü Ocakları Başkanı’nın haddini ve terbiye sınırlarını aşarak
Kemal Kılıçdaroğlu’nu seviyesiz bir üslupla tehdit etme cüretini göstermesine, Sayın Devlet Bahçeli’nin
sessiz kalması, bu tehditleri onayladığı anlamındadır.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ‘nun sorumluluk anlayışıyla yurttaşların birliğine, ülkenin tümlüğüne
gösterdiği hassasiyeti zaaf olarak kabul eden bu ahmak bilmelidir ki, Kılıçdaroğlu, geçmişte ağır bedeller
ödeyen, ölüme gülerek giden insanların genlerini taşımaktadır. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yalnız değildir.
Ortak tarihin, ortak ilkelerin, ortak ideallerin birleştirdiği insanlarla birliktedir.
Çoğu yurttaşlarımız gibi Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ortak paydamız bireylerin kardeşliğidir,
toplumun birliğidir, ülkenin tümlüğüdür. Bir yurttaş olarak bu ilkelerde buluştuğumuz herkesle, gerektiğinde
her türlü bedeli ödeyerek demokrasi ve özgürlükle taçlanmış, barışık bir Türkiye idealinde aydınlık bir
geleceğe doğru yürümeye devam edeceğiz.